Adı Bile Tartışmaya Yeter: Helmut Newton
Dramatik, çelişkili, cesur: Elli senelik kariyeri boyunca Helmut Newton, eserleri ve onları çerçeveleyen evrensel vizyonuyla günümüzde dahi önde gelen fotoğraf sanatçılarından bir tanesi sayılıyor. Kışkırtıcı, erotik alt tonlu siyah beyaz fotoğraflarıyla Newton, Vogue başta olmak üzere birçok farklı derginin ilham noktası ve dayanağı oldu. 16 yaşındayken Alman fotoğrafçı Yva’nın asistanlığını yapan fotoğrafçı, arkasında bıraktığı eserlerle hala fotoğraf sanatını şekillendiriyor.
“Bir portre fotoğrafçısı olarak benim işim baştan çıkarmak, keyiflendirmek ve hoş vakit geçirmeyi sağlamaktır.”
Kariyeri boyunca sadece Vogue Paris için 60 kapak fotoğrafı çeken Helmut Newton, ayrıca Vanity Fair, Nova, Playboy gibi birçok farklı prestijli dergide de çalıştı. Farklıydı ve bunu herkes biliyordu: Newton da bunu amaçlıyor ve kovalıyordu. Modellerinin ve insan doğasının görmezden gelinen noktalarını sergiledi, yeniden yazdı. Eserlerinde toplumsal kurallara, cinsiyet rollerine, ahlaka ve tabulara karşı çıktı.
Tabulara Açılan Bir Savaş
Newton’un eserlerini ölümsüz kılan, şüphesiz zamansız hissiyatı ve görsel üzerindeki hakimiyeti. 1960 ve 70’lerin cinsel özgürlük coşkusunu siyah beyaz karelere sığdıran Newton, özellikle tehlike ve şiddet temaları üzerinde yoğunlaştı. Kendisine benzeyen fotoğrafçıların yanında onu farklı kılan o yegane özellik de buydu: Helmut Newton’un fotoğrafları daha coşkulu, daha tutkulu, daha duyusal bir deneyim yaşatıyordu.
“Belli başlı bazı tabuları olan bir toplumun içerisinde çalışmayı epey ilginç buluyorum. Moda fotoğrafçılığı da bu tür bir toplumu ilgilendiriyor. Tabulara sahip olmak, sonra da onların etrafından dolaşmak: İşte bu ilginç.”
Helmut Newton'dan İlhamla, Leica Fotoğraf Makineleri
Tabuların etrafında dans eden, onlarla adeta birer oyuncak gibi oynayan, onları deviren ve yeniden şekillendiren bir tutumu vardı Helmut Newton’un. Çıplak portrelerinde özellikle kadın bedeni üzerine yoğunlaşan sanatçı, modanın ve ana akım medyanın sınırlarını sorgulattı. Erotikliğin, tahrik ediciliğin, cinselliğin ve şiddetin çizgilerini nerede çektiğimiz sorusunu, siyah ve beyazın kontrastı sayesinde kariyeri boyunca altını çizerek devamlı olarak yeniden vurguladı.
Zahmetsiz Bir Anlatı, Eforsuz Bir Referans
Helmut Newton’un eserleri üzerinde cinsellik ve çıplaklık, zorlanan kavramlar değiller. Tam aksine fotoğraflarda zahmetsiz bir anlatı, eforsuz bir referans mevcut. Akışkan pozlar, birbiri üzerine geçen çizgiler, alışılmadık kompozisyonlar: Bütün bunlar, Newton’un fotoğraflarının öne çıkan özelliklerinden yalnızca birkaç tanesi.
Sanatçının 2020 yılında çıkan belgeselini yöneten Gero von Boehm için Newton’un fotoğraflarının bugün çekilmesi “kesinlikle imkansız.” Dönem için bu fotoğrafçılığın bir “devrim” olduğunu söylüyor ve “böyle bir devrime ihtiyaç vardı” diye ekliyor. Wallis Annenberg, Helmut Newton’un “hepimizin içerisinde bulunan çelişkileri” ortaya çıkardığını ve “güzellik kavramının, kendine ait bir güç ve yozlaşma sürecinin yaratımını” anlattığını söylüyor.
“Edepsizliği severim. Kabul gören zevk, ölümün ta kendisidir; edepsizlik ise yaşamdır.”
Modanın cazibeli ve yozlaşmış doğasını anlatırken modellerin ulaşılması imkansız olan feminenliğini vurguladı ve modellerin üzerlerindeki kıyafetleri de arzulansa da erişilemeyecek bir noktaya konumlandırdı. Bu bütünlük, siyah ve beyazın kontrastında servis edilerek fotoğrafların anlattığı hikayeyi zenginleştirdi.
Helmut Newton’un eserleri, Vogue sayfalarında kalmadı: Onlar artık hepimizin bildiği yüksek moda öyküsünü ve raflarımızda duran dergilerin estetik temellerini oluşturan yapıtaşlarından bir tanesi haline geldi.